25 Aralık 2010 Cumartesi

yokoluş

her geçen gün toprak oluşunu izler insan ellerinin
her geçen gün
adım adım yaklaştığın karanlığın nefesini duyarsın ensende
her geçen gün artan bir hisle
hissederek yaşadığın onca kırık anının
yelkenini toplarsın onarmaya çalışırken çaresizce yerlerden
çünkü bilirsin. bilmediğin birşeylerin varlığını hissedersin
ölmek eyleminin sınırına yaklaşan bir garip yolcu kimliğinde ilerlersin
ilerleyişin geçmişe doğrudur anıların arasından geçip gidersin
bilmezsin hiçbir zaman gerçeğin neresinde gizli olduğunu bu evrenin
ama hissetmek herşeyden ötedir kendini.herşeyin üstünde yüce bir erdem hissetmek
hissedebilmek için yaşadın hergün
hissetmek kendinden daha içeride bir hüzün duygusundan daha değerli bir kıvamda gizliyken
ellerine kavuşursun bir gün ölümün
aniden...
neden diye sormana gerek yok artık
boşver sorgulamalarını
herşey dünyada kaldı
herşey eskide
herşey ama herşey bu yaşlı topraklarda
burası bambaşka bir dünya
duyguların herşeyden müstesna
herşey senin içinde gizli burada
asırladır beklediğin ufak çırpınış
artık seninle bu kokuşmuş nefesten sonra
çürüyen nefesin, sesin, rengi ellerinin
yüzlerinde çatlaklarla dolaşırken sokaklarını bu şehrin
evren denen maskenin altında durduk biz onca yıl
kendine gelebilmenin eşsiz güzelliğinde
sadece sen olabilmenin peşinde
içinde taşıdığın ateşle yürüdün buraya
kaderini tayin ederken kendinin
çürüyen bir gölgesin aslında
hiçbirşeyin ardında gizlenmiş gözlerinin yanışı anılarında
ateşler içinde çürüyen bir parça kokuşmuş et yığını artık bedenin...
yanmak dönüşmek oldu şimdi
bambaşka bir varlığa
çürüyen toprağın altında bedenin
bir parça gülümseme kaldı geriye
bir asırlık nefesinden.

Hiç yorum yok: