7 Aralık 2010 Salı

anlamsız sesler

beni susarken öldüren
dudaklarının yara izi
beni öldürmeye koştu bu gece

ellerimde ne olduğunu bilmediğim bir yığın yaprak
çocukluğumun diplerinde saklı kalan
acınası, susan gözlerimin ardında
karanlık bir sığınak

yüreğime dokunan sesleri martıların
bedenimde hiç susmayan sesi bedeninin
olmayan yerlerin hayalcisi
gözlerin
gözlerken yolumu
sıradan bir acının yolunda

ölmeye gider gibi koştu ruhum
aydınlığın saklı kaldığı mağaralarında
çocukluğumun
mırıltısı bir yığın şarkının
derinlerde isyan kokusu
durağan ırmaklarımın
şelaleden yoksun
akmayan hecelerimle
içimin sesleri
öldürür her gece benliğimi

bir acı birikintisi gölgemde
söylemeye cesaret edemediğim
o hiç bilinmeyen yerleri öykülerimin
hiç görmediğim
yerlerin güzelliği
oyalarken zihnimi
ağır aksak nidaları
belleğimin...

Hiç yorum yok: